Birlikte Direniyoruz: Zorunlu Bekar Annelik ve Ukraynalı Mültecilerin Çocuk Bakım Ağları

Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile, yaklaşık olarak 7,8 milyon Ukraynalı güvenlik kaygıları[1] ile Avrupa ülkelerine[2] kaçtı. BM Yüksek Komiserliği’nin Bölgesel hedef raporuna göre, Ukraynalı mültecilerin % 87’si[3] kadınlardan ve çocuklardan oluşuyor. Raporun yeniden hesaplamalarının bir kısmı %35 civarında ya da yaklaşık olarak 2,7 milyon Ukraynalı çocuğun Avrupa’da olduğunu gösteriyor.[4] Ukrayna hükümetinin erkeklerin sınır ötesi hareketliliğini kısıtlama kararına göre, söz konusu sınır ötesi yer değiştirme oldukça cinsiyetlendirilmiş olup, bölünmüş ailelerde emeğin yeniden düzenlenmesine yol açıyor. Toplumsal cinsiyet ve ekonomik eşitsizlik yapıları, Ukrayna’yı da içerecek şekilde tüm toplumlarda üreme emeğini orantısız olarak kadınlara yüklemektedir. Ancak, Ukraynalı mülteciler özelinde, bu orantısız yükten bahsetmek yerine, üreme emeğinin topyekûn kadınların omuzlarına yüklendiği zorunlu bekar annelik fenomeninden söz etmek daha yerinde olacaktır.

 

Bu makalede, bilhassa zorunlu bekar annelik bağlamında üreme emeğinin Ukraynalı mültecilerce nasıl idare edildiğini ele alıyorum. Özellikle resmi olmayan dayanışma ağlarının oynadığı role odaklandım. Derin bir biçimde cinsiyetlendirilmiş ve apolitize edilmiş bu ağlar, kadınlara, sosyal yeniden üretim için kritik öneme sahip bir zaman sunmaktadır. Bu dayanışma ağları, yer değiştirme sırasında ve sonrasında nasıl (yeniden) yaratıldı? Ukraynalı mültecilerin yaşamlarını ve deneyimlerini nasıl yapılandırıyorlar? Bunların arkasında hangi eşitsizlik yapıları var ve bu gayri resmî ağları siyasal bir bakış açısından nasıl ele almalıyız? Ukraynalı mülteciler ile mülakatlarım, katılımcı gözlem ve zorunlu bekar anne göçmen olarak kişisel deneyimim temelinde bu sorulara bazı ilk yanıtlarım olacak.

 

Kapitalizmde Toplumsal Yeniden Üretimin Özel Hali

Kapitalizmin ideal modeli, insanların kendi hayatlarını ve aile hayatlarını idame ettirmek için para kazandığını varsayar. Halbuki, yoksulluk maaşlarına ve işsizliğe yol açan sosyo-ekonomik yapılarda, toplumun toplumsal yeniden üretimin kaynaklarına ücretli istihdama güvenerek erişemeyeceği aşikardır. Dahası, bu ideal model, bireylerin, ailelerin, toplulukların, kapitalist üretimin ve bir bütün olarak toplumun aksi halde mevcut olamayacağı ev işleri ve çocuk bakım emeği gibi üreme emeğini gerektiren toplumsal yeniden üretimin bir biçimini ideolojik ve pratik olarak yok sayar. Bu eleştiri, toplumsal yeniden üretimin feminist Marksist teorisince temellendirilmiştir.[5]

 

Toplumsal yeniden üretimin Marksist teorisine dair süregiden çok sayıda kuramsal tartışma mevcut olup, bunlar bu makalenin sınırlarını aşmaktadır. Ama, Marksist teorinin altını çizdiği üzere, toplumsal yeniden üretimin gündelik mekanizmaları bağlamında önemli olan, insanlara devlet katılımı, bağış, geçimlik tarım ve gayri resmi ağlardan ilave kaynaklar sunuluşudur.[6] Dolayısıyla, kapitalist toplumda toplumsal yeniden üretim bulmacasının, market-üstü ilişkilere dikkat kesilmeden çözülmesi imkansızdır.

 

Sonuçta, modern toplumlarda toplumsal yeniden üretim, kapitalizm ve erkek egemen yapılarca iltizam edilen maddi kaynaklar ve zaman arasındaki oynak denge(sizlik)de durmaktadır. İşçi sınıflarının toplumsal yeniden üretiminin maddi kaynakları baskın bir biçimde kişinin emek gücünü kullanması için zaman gerektiren ücretli işten sağlanır. Bunlar geçimlik tarım ya da yan işler gibi bir kısmı yine zaman gerektiren başka aktivitelerden gelen maddi kaynaklarca tedarik edilir. O zamanı “alabilmek” için, üreme emeği için zamanla birlikte, devlet katkısı ve gayri resmî ağların en kararlı oluşu gösterdiği ve bu sebeple baskın rol oynadığı başka kaynaklar da kullanılır.[7] Bakım altyapısı biçiminde karşımıza çıkan devlet katkısının aksine, gayri resmi ağlar özel hayat perdesinin arkasında durur. Üstlendikleri rol muazzam olmakla birlikte, doğallaştırılmış ve siyaset dışında bırakılmıştır. Savaş, yerinden etme ve Ukraynalı mülteciler arasında zorunlu bekar anneliği dayatan uygulamalar bağlamında, gayri resmî ağların rolü hayli belirgindir. Ancak bu rol her daim ehemmiyetli olmuştur.

 

Çocuk Bakımının Kesiklerini Dikmek

Değişmez toplumsal cinsiyet eşitsizliğine rağmen, savaş öncesi “normallik” zamanında, Ukraynalı kadınlar yerel (çoğunlukla kamusal) bakım sistemlerine dahildi. Ne var ki bu sistem yıllar içerisinde neo-liberalizmin tasarruf politikalarının esiri olmuştur.[8]  Bakım alt yapısı reformları, kronikleşen yetersiz finanse etme, kreşlerin, okulların, hastanelerin ve diğer bakım tesislerinin “iyileştirilmesi” olarak sunuldu. Oysa ki, bakım kurumlarına erişim ve bakım kurumlarının işlemesinde[9], iyi bir biçimde çalışmadığı[10] gibi kendilerini yineleyen ayrımlar ve böylelikle toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin derinleşmesine yol açan bir kadınsılaştırılmış cemaat yarattı.

 

Diğer toplumlarda da olduğu gibi, çocuk bakımında karşımıza çıkan ayrımlar, çekirdek ya da geniş aile içerisinde halledilmiş, kişisel dayanışma ağları ve yerel cemaatler aracılığıyla yönlendirilmiştir. Cinsiyetlendirilmiş ve derin bir biçimde kişiselleşmiş (bir başka eşitsizlik biçimi daha yaratan, bekar anneler[11] örneğinde gördüğümüz üzere) bu dayanışma ağları, toplumsal yeniden üretimin dokusunda yer alan delikleri dikmekte. Ne var ki, süregiden savaş ve yerinden etmede, kadınları kurumlardan ve ağlardan gelen destekten daha fazla mahrum kalıyor.

 

Sınır boyunca yerinden edilmiş ve bekar anneliğe zorlanmış Ukraynalı mülteciler, sıklıkla yerel bakım kurumlarına tamamen entegre olma yetisinden mahrumdur. Bu, göç yönelimleri ve bakım kurumlarındaki kapasite sorunu ve işçi yetersizliği ve daha kısa çalışma saatleri gibi yapısal sorunlardan kaynaklanıyor. Pek çok durumda neoliberal tasarrufun[12] yerel biçimlerince yaratılan kimi bakım ayrımlarıyla yüzleşiyorlar. Aynı zamanda, Ukraynalı mülteciler bürokrasi, ücretli emek, sağlık sorunları ve ev sahibi topluma kendi entegrasyonları gibi farklı sorumlulukları da idame etmekle yükümlüler.

 

Yani, yerel özgüllük hatları ve ev sahibi toplumlarda değişen uygulamalar boyunca dağılmış Ukraynalı mültecilerin, yerel bakım kurumlarındaki ayrımlar ile bizzat baş etmesi gerekiyor. Buna alternatif olarak, gönüllü insiyatiflerden ya da geleneksel gayri resmî ağlardan ek destek arayışına girebilirler. Ancak ilk seçenek münferit olup kadınlara üreme emeği bağlamında ancak kısa süreli ve bazen öngörülemez yardımlar sunabilir. Gönüllüler ve farklı organizasyonlar çocuklar için haftada en iyi ihtimalle birkaç saat bakım sunabilir ve bu gibi edimler kolayca ortadan kaybolabilir ya da çoktan kayboldu bile. Ve geleneksel, bir anlamda alışılmış, gayri resmî ağlar sıklıkla tek çözüm olsa da bunlardan böyle birden koparılmış olmak, bu ağların otomatik olarak yenilenmeyeceği anlamına geliyor. “Örme” (ağ kurma) becerileri ve bu ağların karşılıklı kullanımı dişi cinsiyet rollerine ve sosyalleşmesine içkin olmakla birlikte, örme koşullarını ve modelleri anlamak, bunların hem ne kadar önemli olduğunu hem de arkalarında yatan eşitsizlik yapılarını gözler önüne serer.

 

Destek ağlarını aktarmak ve harekete geçirmek

Çocuklu Ukraynalı mültecilerin kullandığı en öngörülebilir strateji, savaştan arkadaşları ve akrabaları ile kaçarak mevcut destek ağlarının parçalarını sınır boyunca aktarmalarıdır. Hükümetin kısıtlamaları sebebiyle, sınırı geçenlerin çoğunluğu kadın ağlarının dişi öğeleridir: anneler, kız kardeşler ve kadın arkadaşlar. Sıklıkla birarada ya da civar bölgelere yerleşir ve zorunlu bekar anneleri destekleyen ev içi ve bakım emeğine bir şekilde aktif olarak katkı sunarlar. Bu aktarım ve düzenlemeler görece planlamıştır (pek çok kararın acil durumlarda verilmesine bağlı olarak) ve alışılagelmiş bakım biçimlerini yeniden üretmektedir.

 

Bu durumda aktarılan en “doğal” mülteci bakım düzenlemeleri ailelerin yaşlı kuşağındaki kadınları ilgilendirir. Ukrayna’da, pek çok diğer toplumda olduğu gibi, büyükanneler bazen çocuğun birincil bakıcısı olarak, 3 yaşın altında karşılanabilir çocuk bakımından mahrumiyeti giderir ya da bekar annelerin evinde ikinci bakıcı olarak aktif bir rol üstlenirler. Ukrayna toplumundaki bu “doğal” düzenleme kapitalist ve erkek egemen eşitsizlik yapıları temelinde şekillenmiştir. Bir yandan, düşük maaşlar sebebiyle, ebeveynlerden birisi (ezici bir çoğunlukla çocuğun annesi) doğum iznindeyken, tek maaş ile geçinemez. Bu durum her iki ebeveyni de iş piyasasına iter ve alternatif bakım arayışına girmeye zorlar. Geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri, 60-65[13] yaş arasında görece düşük emekli maaşı ya da ortalama 115 Euro[14] civarında çok düşük emekli maaşı, iş piyasasında yaşlı kadınlara yönelik ayrımcılık ve farklı kuşakları aynı çatı altında yaşamaya zorlayan fahiş kiralar, bir büyükanneyi geniş ailenin en yaygın çocuk bakıcısı yapan öğelerdir. Bu gibi mevcut ağlar ve bakım düzenlemeleri ile birlikte kaçma en ön görülebilir ve istikrarlı yoldur.

 

Diğer taktikler hareketlenme ve mevcut ağların kısmi dönüşünü de kapsar. Öncelikle, mevcut sınır ötesi ağlar kadınların kaçacakları yere karar verme süreçlerini de etkiler. Bu durumda, zorunlu bekar annelerin varacağı yer, ev sahibi ülkedeki potansiyel dayanışma ağlarına göre belirlenir. Kaçarken, kadınlar çoğunlukla tanıdıkları birisinin çoktan yerleştiği bir ülkeye ya da şehre gitmeyi ve tanıdıkların evlerinde ya da yakınlarında kalarak üreme emeği konusunda kalıcı ya da geçici yardıma erişim sahibi olmayı tercih eder. Burada, yakın akraba ve arkadaşlarından görece uzak tanışıklıklara değin mümkün olan tüm ağlar göz önünde bulundurulur. Örneğin, konuştuğum bir kadın gideceği yeri annesinin kadın arkadaşının yaşadığı yere yakın olması sebebiyle seçmişti. Bir başkası, eski bir meslektaşın ailesiyle yaşadığı bir yere yönelmişti. Son tahlilde bu taktik işleyebileceği gibi başarısızlıkla da sonuçlanabilir çünkü burada mevcut bir dayanışma ağından değil potansiyel bir dayanışma ağından söz ediyoruz. Bakım düzenlemeleri detaylı olarak müzakere edilebilir ya da basitçe varsayılabilir, ama her iki durumda da başarısız olabilir.

 

Ağ aktarımları, kadınların daha önce kendi bakım emeklerine katkı sunmayanlarla birlikte bu durumu değiştirmeye hemfikir olup birlikte kaçtıkları durumda, ağ örme ile birlikte de ilerleyebilir. Kimi zaman bu aktarımlar, uzak akraba ailelerin öncül bir bakım düzenlemesi olmaksızın birbirlerini desteklemek amacıyla birlikte yola çıkıp yerleştikleri durumlarda, çocuklu farklı aileler arasında alışıldık olmayan ortaklıklar şeklinde de gerçekleşebilir. Kaynakların değişimi, bu ortaklık düzenlemeleri kapsamında ortaya çıkabilir. Örneğin bir kadın kendi çocuğu ve başka bir ailenin çocuğu için bakım sunmak adına zaman yaratabilir ve bunun karşılığında o aileden maddi destek alabilir.

 

Bu ortaklaşmış aileler, akrabalar, arkadaşlar, tanıdıklar, komşular ve hatta meslektaşlar olarak irtibat halinde olabilirler. Bir başka deyişle, ağların mümkün olan tüm biçimleri aynı zamanda hareketlendirilebilir. Bir vakada, bir kadın kocasının bir arkadaşı ve onun ailesiyle kaçmış. Bir diğerinde, çocuklu kadın meslektaşları birlikte kaçmış ve yerleşmiş. Bu gibi ortak ayrılmaların dışarıdan organize edildiği ve karşılıklı bakım düzenlemesi sunacak şekilde önceden tasarlandığı vakalar var. Bir vakada, bir yerleşim birimi çocuklu kültür işçileri için düzenlenmiş ve bu kişiler birlikte yerleşmiş ve çocuk bakımı konusunda birbirlerini desteklemiş. Bir diğerinde yabancı bir şirket işçilerinin komşu bir ülkeye yolculuğunu düzenlemiş ve hepsini bir otele yerleştirmiş. Sonuçta kadınlar bu şirketin yerel bir fabrika kolunda çalışmaya devam etmiş ve birbirlerinin çocuklarına vardiya değişimlerinde bakım sağlamış. Her ne kadar bu düzenleme kadınlara bekar anneler ve işçiler olarak ikili rolleriyle baş etmeleri konusunda yardımcı olduysa da aynı zamanda şirkete ekstra masraf olmadan durumla baş etme imkanı sunar. Bu halde bakımın toplumsallaşmasındansa kar odaklı bir yaklaşımın ve “doğal” çözümlere dair bir varsayımın biraradalığından söz edebiliriz.

 

Destek ağını örmek

Pek çok durumda, ağ aktarımı ya da hareketlenmesi mümkün olmadığında, zorunlu bekar anneliğe itilmiş kadınlar bu ağları yoktan örmek zorundadır. Bu örme işlemi sıklıkla mekânsal olarak yereldir, çünkü yerelde yerleşmek ve bakım emeği kümelenmiştir. Kadın mülteciler çoğunlukla kamplarda ve yerleştirildikleri yurtlarda, kâğıt işlerini ve sosyal ödemeleri düzenlemek için bekledikleri uzun kuyruklarda, kreşlerde, okullarda ve oyun alanlarında, etkinliklerde ve çocuklu Ukraynalı mülteciler için kurulmuş sosyal medya ya da sohbet gruplarında buluşurlar. Bu hal, bilhassa karşılıklı bakım desteğinin ortaya çıkabileceği bağlantı biçimlerini mümkün kılan kestirme ve basit karşılıklı tanımanın ve deneyimlerin çözüldüğü düğüm olur.

 

Ortak bakımın derecesi yeni kurulan ağlarda çok büyük oranlarda değişkenlik gösterebilir. Bu, kadınların destek ihtiyaçlarına ve bunun karşılığında sunabilecekleri yardım kapasitelerine bağlıdır. Örneğin, hayli uç ve çok da yaygın olmayan bir vakada, yereldeki kreşte çocuğu için yer bulamayan ancak buna rağmen entegrasyon kurslarına giden ya da gitmek isteyen bir kadın, benzer durumda olan bir kadın bulup vardiyalı bakım çözümü için görüşür. Benzer duyurular zaman zaman yerel destek sohbetlerinde karşımıza çıkıyor. Ancak bu gibi bir düzenlemenin ölçüde başarılı olduğunu söylemek zor. Buna benzer işler vakalara denk gelmedim. Dahası konuştuğum bir kadın benzer bir takas ayarlamaya çalıştığından ancak diğer mülteci kadından olumlu bir yanıt almadığından şikayet etti.

 

Çocukları ilkokula gidenler için, okulun bahçesi buluşma ve daha sonra dayanışma ağlarına dönebilecek ilk bağlantıların inşa edildiği mekân olur. Bu bilhassa Ukraynalı çocuklar için ayrı sınıflar açıldığında mümkün olmuştur. Aynı semtte yaşayan kadınların çocukları okuldan sırayla alması oldukça yaygındır. Bu düzenli bir pratik olup, annelerden birisinin bir sebepten orada olamadığı acil bir durumla baş etme yolu da olabilir. Çocuğun yaşı büyüdükçe annenin bakım desteğine duyduğu ihtiyaç azalır. Genç çocukları olan mülteciler yeni kurulmuş ağları daha ziyade başka şeyler için kullanırlar: Psikolojik destek, bilgi değiş tokuşu, sosyalleşme vb.

 

Ortak deneyimin paylaşılması ve toplumsal yeniden üretim ile bariz bir biçimde ilgili olan yerlerde buluşma ve bağlantı kurma şansına sahip olan benzer durumdaki Ukraynalı mülteciler, birbirlerini bakım konusunda destekleme eğilimindedir. Ancak toplumsal cinsiyet rolleri ve cinsiyetlendirilmiş sosyalleşme bu dayanışma ağlarını cemaatin dışına itebilir. Kadınların ev sahibi ailelerce sadece yerleşim konusunda değil aynı zamanda yer yer çocuk bakımı konusunda da destek aldıklarına dair hikayeler var. Bir kadın çocuk bakımı emeği konusunda temel yardımın Türkiyeli bir komşusundan geldiğini söyledi. Çocuk sahibi ve yabancı bir ülkede çocuklarıyla olmanın anlamını bilen bu komşu, Ukraynalı mültecinin kendisine zaman ayırabilmesi için çocuklarına bakmayı teklif etmiş.

 

Destek ağlarının yokluğu ve bunun kadın mülteciler üzerindeki etkisi hikâyenin başka bir boyutu. Ukraynalı mülteciler ile sohbetlerimden anladığım kadarıyla, destekten mahrumiyet ve bir bakım ağı bulmak ve kurmak konusunda yeteneksiz olmak zorunlu fiziksel ve psikolojik olarak zorunlu bekar annelikle baş etmek konusunda da yeteneksizliğe yol açabilir. Hatta bazen çocuğuyla birlikte Ukrayna’ya dönme tercihi olarak karşımıza çıkar. Bu deneyimin takibi daha zor olsa da, kişinin olağan dayanışma ağlarından kopma korkusunun memleketinde çocuklarıyla kalma ya da sadece ülke sınırları içerisinde göç ederek bombalama, enerji kesintisi, gelir mahrumiyeti ve çetin kış koşullarına maruz kalmaya devam etmek yönünde vereceği kararda önemli rol oynuyor gibi görünüyor.

 

Mültecilerin Çocuk Bakım Ağlarının Yapısı ve Siyasi Yarını

Rusya’nın askeri saldırganlığının tetiklediği yerinden etme ve Ukraynalı hükümetçe belirlenen sınır düzenlemeleri, zorunlu bekar anneliğin idamesinde aktarılabilen, taşınabilen ve yaratılabilen ilk dayanışma havuzunu belirliyor. Ancak, pek çok durumda mültecilerin aldığı bakım desteğin merkezinde kadın figürler vardır: kadın akrabalar, arkadaşlar, meslektaşlar ve tanıdıklar. Toplumsal cinsiyet ve ekonomik eşitsizlik yapıları, toplumsal cinsiyet rolleri ve sosyalleşme, kadınların bakıcılığını doğallaştırır ve ücretsiz üreme emeğinin sorumlusu kılar. Bu, savaştan kaçan kadınların kurulu, müzakere edilmiş, varsayılmış ve güncel olarak yaratılmış bakım düzenlemelerinin cinsiyetlendirilmiş yapısını açıklar. Savaştan önce Ukrayna’da baskın olarak kadın dayanışma ağları kullanılıyordu, tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi, ki kar odaklı ekonomiler ve kemer sıkma politikalarını yol açtığı ayrımlar dikilebilsin. Bu durum ilticada da devam ediyor.

 

Sınıf yapıları ve gelir eşitsizliği de mültecilerin bakım ağlarına erişimi konusunda çelişkili bir role sahip olabilir. Erişilebilir gelir ve yurtdışında daha önceleri kurulmuş mesleki bağlantılar sebebiyle halihazırda daha imtiyazlı bir konuma sahip olan kadınlar, çoğunlukla hemen yerleşiyor ya da oldukça hızlı bir biçimde ayrı bir apartmana çıkabiliyor ve sosyal destek ödemelerine ihtiyaç duymuyorlar. Bu durum hayatlarının maddi yanlarını daha kolay kılmakla birlikte, kısmen de olsa diğer Ukraynalı mültecilerden soyutlanmalarına yol açıyor. Kamplarda ya da yurtlarda kalmıyorlar, düzenli bir biçimde çeşitli sosyal kurumlara gitmek zorunda değiller. Nihayetinde bağlantı ve bakım ağı kurmak için çok daha az olanağa sahipler. Çocuğuyla 5 ay kampta yaşayan ve daha sonra bir başka aileyle paylaştığı yurda yerleştirilen bir kadın şanslı olduğunu söyledi. Ayrı bir apartmana yerleşen kardeşinden farklı olarak, kendisine bakım konularında yardımcı olabilecek başka Ukraynalı kadınlar ile ilişki kurabilmişti. Bir araştırma kurumunda çalışan ve oğluyla ayrı yaşan bir diğer kadın açık bir biçimde kendisini soyutlanmış hissettiğini ve kendisine arka çıkacak kimsenin olmadığını belirtti.

 

İzahı sunulan dayanışma ağları açık bir biçimde gündelik dayanışma ve karşılıklılık üzerine. Ancak, bu dayanışmanın toplumsal yeniden üretime dair sorunlar ve bu sorunları yaratan yapısal eşitsizlikler ile mücadele edebilecek düzenli kolektif çabaya dönüştürülmesi bir gereklilik değildir. Yeniden üretim alanında konumlandırılan, modern toplumlarda yapay bir biçimde özel alana itilen ve doğallaştırılmış çocuk bakım işi çevresinde dönen kadınların gündelik dayanışma ve karşılıklılık ağları ancak siyasal hareketlenme için gerekli en temel potansiyele sahip. Mültecilerin bakım ağları buna ek olarak parçalı ve akışkan; yaralanabilirliğin yükünü taşıyorlar ve kökleri savaş ve yerinden etmede. Bununla birlikte, bu ağlar bazen Ukraynalı mültecileri gönüllülüğe ya da savaş ve sonuçlarıyla baş etme amacındaki siyasi çabalara doğru yönlendirir. Ukrayna’yı destekleyen protestolar hakkında bilgiler ya da insancıl ya da askeri destek için gerekli kolektif çabalar orada dolaşıma girer. Bu açıdan güncel olarak, belli belirsiz farklı siyasetlerin ya da sonuç odaklı insiyatiflerin civarında toplanan tamamlayıcı ağlar işlevini görürler. Bu ağların ilticada ya da yeniden Ukrayna’da, uygulamalar düzeyinde, çocuk bakım altyapısı sorunlarına yanıt olmak adına ne ölçüde harekete geçirilebileceği yanıt bekleyen bir sorudur.

 

Çev: Hare Can

 

GÖRSEL: UN Women/Aurel Obreja/FLICKR

 

BU YAZI DAHA ÖNCE ELMO’nun çok dilli Merkez Doğu Avrupa’da ulusaşırı göçe ırk, toplumsal cinsiyet, sınıf ve vatandaşlık odaklı kesişimsel yaklaşım serisi kapsamında, LeftEast Blog TARAFINDAN İNGİLİZCE OLARAK YAYIMLANMIŞTIR.The Conversation

 

[1] 7,8 milyonun 4,7 milyonu, Avrupa’da Geçici Koruma ya da benzeri ulusal koruma planlarına başvurdu. Buna ek olarak, 2,8 milyonun Rusya’da, on binlerden yüz binlere değişen oranlarda ise Avrupa dışında ülkelerde olduğu bildirildi.

[2] BM Yüksek Komiserliği. Kasım 2022. “Operational Data Portal: Ukrainian refugee situation.” https://data.unhcr.org/en/situations/ukraine.

[3] BM Yüksek Komiserliği. Eylül 2022. “Lives on Hold: Intentions and Perspectives of Refugees from Ukraine #2”. https://data.unhcr.org/en/documents/details/95767.

[4] BM Yüksek Komiserliği’nin raporuna göre, 0 ile 17 arasındaki çocukların oranı mültecilerin %35’ini oluşturmaktadır.

[5] Bakker, Isabella, and Rachel Silvey. “Introduction: Social reproduction and global transformations–from the everyday to the global.” Beyond states and markets: The challenges of social reproduction (2008): 1-15;

Katz, Cindi. “Vagabond capitalism and the necessity of social reproduction.” Antipode 33.4 (2001): 709-728;

Ferguson, Susan, and David McNally. “Capital, Labour-Power, and Gender-Relations: Introduction to the Historical Materialism Edition of Marxism and the Oppression of Women.” Marxism and the Oppression of Women. London: Brill (2013);

Federici, Silvia. “On Primitive Accumulation, Globalization and Reproduction.” Friktion: Magasin for køn, krop, and kultur (2017);

Ve diğerleri.

[6] Bakker, Isabella, and Rachel Silvey. “Introduction: Social reproduction and global transformations–from the everyday to the global.” Beyond states and markets: The challenges of social reproduction (2008): 1-15;

Katz, Cindi. “Vagabond capitalism and the necessity of social reproduction.” Antipode 33.4 (2001): 709-728;

Ferguson, Susan, and David McNally. “Capital, Labour-Power, and Gender-Relations: Introduction to the Historical Materialism Edition of Marxism and the Oppression of Women.” Marxism and the Oppression of Women. London: Brill (2013);

Federici, Silvia. “On Primitive Accumulation, Globalization and Reproduction.” Friktion: Magasin for køn, krop, and kultur (2017);

Ve diğerleri.

[7] Dutchak, Oksana. 2018. “Conditions and Sources of Labor Reproduction in Global Supply Chains: the Case of Ukrainian Garment Sector”.Ss. 19-26 İçinde Bulletin of Taras Shevchenko National University of Kyiv. Sociology, # 9.

[8] Dutchak, Oksana. 2018. “Crisis, War and Austerity: Devaluation of Female Labor and Retreating of the State”. Rosa Luxemburg Stiftung, Berlin.

[9] Dutchak, Oksana, Olena Strelnyk, Olena Tkalich. 2020. “Who cares? Kindergartens in the context of gender inequality”. Center for Social and Labor Research, Kyiv;

ve

Dutchak, Oksana. 2021. “They Will ‘Manage Somehow’: Notes from Ukraine on Care Labor in the Time of the Local and Global Crises”. Ss. 105-112 içinde Essential Struggles: Pandemic Fronts. LevFem, Friedrich-Ebert-Stiftung, Sofia.

[10] Tkalich, Olena. 2020. ““Be like Nina”: how the movement of nurses was born during the pandemic and health care reform”. Commons (Ukraynaca] https://commons.com.ua/uk/ruh-medsester-pid-chas-medreformy-i-pandemii/.

[11] Dutchak, Oksana, Olena Tkalich. 2021. “Single mothers in Ukraine. Poverty, violation of rights and protest potential”. Commons [Ukraynaca https://commons.com.ua/uk/odinoki-materi-v-ukrayini-bidnist-porushennya-prav-ta-potencial-do-protestu/.

[12] Tabii ki Avrupalı bakım altyapısının politikasının, kaynaklarının ve kapasitelerinin çeşitliliği muazzam. Bu durum Ukraynalı mültecilerinin deneyimlerini önemli ölçüde etkiliyor. Pek çok durumda, Ukraynalı mülteciler kendilerini Ukrayna’nın savaştan önceki durumundan çok daha iyi bir şekilde işlev gören bakım ve sosyal sistemleri içerisinde buluyorlar. Ancak, her durumda üreme emeğinin belli değişken katkısı göz ardı ediliyor ve bu değişken her ülkenin tasarruf siyasetinin amacı ve dinamiklerince şekillendiriliyor.

 

[13] İş deneyiminin süresine bağlı olarak: 29 sene ya da daha uzun süreli bir iş deneyimi varsa kişi 60 yaşında emekli olabilir; 15-19 yıl deneyimi olan kişi emekli olmak için 65 yaşına gelmelidir. 2011 senesinde yürürlüğe giren emeklilik reform öncesinde, emeklilik yaşı kadın için 55 erken için 60 idi. Emeklilik yaşını daha da ertelemeye dair çalışmalar var.

[14] 2022 Temmuz ayı itibariyle, Ukrayna’da 10,8 milyon emekli kişi vardır. Ortalama emekli maaşı 4437 UAH (115 Euro idi). Ukrayna’daki emekli insanların %43’ü 3000 UAH’tan (78 Euro) daha az maaş alıyordu. Ortalama olarak kadınlar erkeklerden %30 daha az emeklilik maaşı alıyordur.

 

Sosyal bilimler doktoru. Toplum ve Emek Araştırmaları müdür yardımcısı. Belli başlı ilgi alanları arasında protesto, işçi protestoları, cinsiyet eşitsizliği, Marksizm ve Marksist feminizm ön plana çıkıyor.

©2021  blog.insanhaklariokulu.org.
Tüm hakları saklıdır.

web tasarım: mare.design

E-bültenimize abone olarak duyurularımızdan haberdar olabilirsiniz.

Yayınlanan yazıların içerikleri sadece yazarların sorumluluğu altındadır ve Hollanda Büyükelçiliği ve /veya KAGED’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.