TÜRKİYE’DE YURTTAŞLIK ANLAYIŞI VE EĞİTİMDEKİ ROLÜ

Bir öğretmenin penceresinden…

 

Yurttaş olmak, yalnızca bir ülkenin yurttaşı olmayı değil, aynı zamanda bireyin toplumla kurduğu ilişkinin niteliğini ve bu ilişkinin dengesini de ifade eder. Modern anlamda yurttaşlık; haklar, görevler ve katılım temelinde şekillenmiş, bireyleri sosyal ve siyasal yaşamın öznesi haline getiren bir yapıdır. Türkiye özelinde ise yurttaşlık anlayışı, tarihsel süreçler, kültürel dinamikler ve politik atmosferin etkisiyle çok boyutlu bir hal almıştır.

 

Tarihsel perspektiften bakıldığında, insan yetiştirme her dönemde toplumların öncelikli meselelerinden biri olmuş ve bu süreç dönemsel ihtiyaçlara göre şekillenmiştir. Bu bağlamda yurttaş yetiştirme düşüncesi Antik Yunan dönemine kadar gitmektedir (Üstel, 2023). Bu dönemde yurttaş sadece haklara sahip bir birey değildir, aynı zamanda toplumsal yaşama aktif katılım gösterip sorumluluklar edinmiştir. Yurttaşlık kamusal yaşama katılım, ortak karar alma, siyasi sorumluluk ve erdemli birey olma fikirleriyle özdeşleşmiştir. Kısacası Antik Yunan dönemine ait yurttaş ve yurttaşlık kavramlarının yaşanan olaylardan yola çıkarak günümüze en yakın anlamlarda kullanıldığını söyleyebiliriz (Delil, 2024).

 

Cumhuriyet tarihine bakıldığında, Türkiye de var olan yurttaşlık eğitiminin ulus- devlet anlayışı çerçevesinde şekillendiği görülür (Güngör, 2017). Bu dönemde cumhuriyetin temel değerleri referans alınmış olup eğitim sisteminin pedagojik alt yapısı bahsedilen ulus-devlet anlayışına göre yeniden yapılandırılmıştır. Eğitim sistemi genel manada yurttaşı otoriteye bağlı milli sorumlulukları üstlenmiş çocuklar olarak yetiştirmeyi amaçlamıştır. Tek millet anlayışı çerçevesinde oluşturulan ders kitapları milli kimlik olgusu yaratmak amacıyla ayrıştırıcı, tek ırkı yüceltici ve tek tip yurttaş profili çizmeye devam etmiştir (Çayır, 2014: 25). Yine dönem içerisinde yaşanan askeri darbeler, sıkı yönetimler ırkçı ayrımcı uygulamalar, kısacası devlet ideolojisini yansıtan her türlü eylem, eğitim anlayışını etkilediği gibi hak ve sorumlulukların talep edilmesi yönünde de etkiler yaratmıştır. Örneğin; 1980 ve sonrasında darbe yıllarının etkisiyle demokrasi taleplerinin ön plana çıktığı insan hakları söylemlerinin yaygınlaştığı görülmektedir. Farklı ülkelerde ise yaşanan olaylara ders kitaplarında yer verilerek ülkelerin dinamikleri ortak bir dille ele alınır. Mesela, Britanya’daki ders kitaplarında tarihsel olarak ülke nüfusunun İskandinav ülkelerinden ve Avrupa’dan gelen göçlerle şekillendiği haritalar eşliğinde anlatılır. Ülkenin özellikle son yıllarda dünyanın farklı yerlerinden göç aldığı, bu yüzden çok kültürlü bir toplum haline geldiği belirtilir ve göçmen kültürlerinden bahsedilir (Mannitz ve Schiffauer, 2004’den Çayır, 2014: 24).  Bu anlamda ülkelerin siyasal tarihi ve kültürü, ders kitaplarında sunulan kolektif kimlik ve yurttaşlık anlayışını belirleyici niteliktedir.

 

Şunu vurgulamak gerekir ki, günümüzde hâlâ farklı grupların ortak yaşam, ortak kimlik ve demokratik bir sistem oluşturma çabaları toplumların en önemli sorunlarından biridir. Bu çerçevede Türkiye’nin de en önemli sorunu tek dil, tek inanç anlayışından farklı insanların eşit yurttaşlık temelinde bir arada yaşamalarını sağlayacak bir ortak yaşam kültürü inşa etmek olmalıdır (Çayır, 2014: 25). Eğitim dinamiklerinin toplumsal etkilenmeler ışığında biçim aldığı şu dönemlerde iktidarın milliyetçi söylemleri sıkça kullanması, farklı etnik ve inanç grupları arasındaki tarihsel gerilimler ile son yıllarda artan göçmen nüfusu gibi etkenler yurttaşlık bilincini farklı yönlere evriltmektedir. Bu durum küçük yaştaki bireylerde dahi milliyetçi bir yurttaşlık anlayışının daha baskın hale gelmesine neden olmaktadır. Oysa toplumsal barışın ve hükümetin kapsayıcı politikalarının, daha demokratik bir yurttaşlık bilincinin oluşumuna katkı sağlayacağı açıktır. Bu çerçevede eğitim sistemi, yurttaşlığı yalnızca bir kimlik olarak değil; aynı zamanda değişen ve gelişen bir toplumsal sözleşme olarak ele almalı, bu sözleşmenin yaygınlaştırılmasında önemli bir araç işlevi görmelidir. Yurttaşlığın tanımı mekândan ve zamandan bağımsız tezahür edilemeyerek tarihsel dönüşümlere odaklanılarak ele alınmalıdır (Üstel, 2024). Bu dönüşümlerin de bireylere yalnızca bilgi düzeyinde aktarılması yeterli kalmaksızın aynı zamanda tutum ve davranışlara dönüşmesi, eğitim yoluyla çok kültürlü yaşam temellerine hizmet etmesi beklenmektedir. Bu nedenle eğitim sistemi bireylere kazandırılacak yurttaşlık anlayışını eleştirel, kapsayıcı, eşitlikçi ve katılımcı ilkelerle desteklemelidir.

 

Tüm bunların yanı sıra yurttaşlık bilincinin kazandırılmasında öğretmenin çok belirleyici bir rol üstlendiğini unutmamak gerekir. Çünkü öğretmen kendi dünyasındaki değerler ile bir rehber konumuna sahiptir. Sınıfta yaratmış olduğu iklim, toplumsal yapının bir yansımasıdır. Bu iklim ne kadar çocuklara alan açan, farklılıkları kapsayan, demokratik ve barışçıl değerlerle inşa edilirse çocukların topluma bakışını da o kadar somutlaştırmaya imkân tanır. Çocukların düşüncelerini özgürce ifade edebildiği, hata yapmaktan korkmadığı, farklılıkların tehdit değil zenginlik olarak görüldüğü bir sınıf iklimi demokratik yaşam kültürünün gelişmesine katkı sağlar. Öğretmen yalnızca bireysel ve akademik başarıya değil, aynı zamanda çocukların toplumsal bilinci geliştirmelerine de odaklanmalıdır. Böylece öğretmen eğitim sisteminin sınırları içerisinde hareket etmek zorunda kalsa da bu sınırların ötesine geçerek toplumu dönüştürecek evrensel değerlere sahip yurttaşların yetişmesine katkı sağlar. Öte yandan hedeflenen bu idealin gerçekleşebilmesi öğretmenin çabasıyla olduğu kadar aynı zamanda fırsat eşitliğini gözeten kapsayıcı bir eğitim sistemiyle mümkündür. Ne yazık ki eğitimde fırsat eşitsizliği yaşayan bireyler, kamusal haklarını bilmekten ve kullanmaktan uzak kalmakta, bu durum onların sistem dışına itilmiş, edilgen bireyler olarak hissetmelerine neden olmaktadır. Bu durum da uzun vadede katılımcı demokrasiyi zayıflatan bir döngü yaratmaktadır. Dolayısıyla ancak eşitlikçi, adil ve kapsayıcı eğitim politikalarıyla desteklenen bir sistem gerçek anlamda bir yurttaş yaratabilir.

 

Sonuç olarak, Türkiye de yurttaşlık anlayışı bütün boyutlarıyla ele alınması gereken ve henüz yeteri kadar açıklığa kavuşmamış bir sorundur. Eğer hak temelli, demokratik, katılımcı, barışçıl bir anlayışla yetişmiş zihinler istiyorsak sınıfları bu değerlerin kökleştirileceği yaşam alanlarına dönüştürmeliyiz. Ayrıca çocuklara yurttaş olmanın hak sorumluluk ve birlikte yaşam kültürüyle anlam kazandığını göstermeliyiz. Eşit yurttaşlık temelinde ötekileştirilen her türlü etnik, cinsel ve inançsal kimlikleri öğrencilere kazandırma hedefine odaklanılmalıdır. Öğretmen bilgiyi aktaran bir figür olmaktan ziyade toplumu dönüştüren bir anahtar rolündedir. Bu rolü üstlenirken okul ve toplumla kuracağı bağı evrensel ilkelerle daima güçlendirerek çocukların güncel toplumsal meselelere şeffaf ve tarafsız bir bakış açısı ile bakmalarını sağlamalıdır. Çocuklara yerel yönetimlerle, sivil toplum kuruluşlarıyla ve gönüllük faaliyetleriyle etkileşim kurabilecekleri alanlar açmalı, toplumsal projeler üreterek öğrencilerin aktif yurttaşlık deneyimi kazanmalarını sağlamalıdır. Farklılıklarla temas eden öğrenciler yurttaşlığın sadece bir kimlik değil, sorumluluk gerektiren bir yaşam biçimi olduğunu içselleştirebilir.

 

Kaynakça

Delil, N. (2024). “Eski Yunan’da bir vatandaşlık örneği: Atina,” Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi SBE Dergisi, 14(4), 2152-2177.

Çayır, K. (2014). “Biz” Kimiz? Ders Kitaplarında Kimlik, Yurttaşlık, Haklar,” İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.

Güngör, M. (2017). “Bir Kimlik İnşası Olarak Ulus-Devlet Yurttaşlığı ve Yurttaşlık Kavramının Dönüşümü,” Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 13(2).

Üstel, F. (2023). “Cumhuriyetin ikinci yüzyılını yurttaşlık bağlamında düşünmek,” Gazete Duvar, <https://www.gazeteduvar.com.tr/cumhuriyetin-ikinci-yuzyilini-yurttaslik-baglaminda-dusunmek>

Üstel, F. (2024). “Eleştirel Yurttaşlık Tartışmaları: İmkânlar ve Açmazlar,” MEF Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 3(1), 103-116.

 

  • Nasıl Bir Yurttaşlık? yazı dizisi Friedrich Ebert Stiftung Türkiye Temsilciliği (FES-Türkiye) tarafından desteklenmektedir. İçerik tamamıyla yazarın sorumluluğu altındadır, İHO’nun ve FES-Türkiye’nin görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.

2017 yılında Trakya Üniversitesi Sınıf öğretmenliği bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde yüksek lisans yapmaktadır. Eğitimde özgün öğrenme yaklaşımları üzerine çalışmaktadır. Çeşitli sivil toplum örgütleri içerisinde yer alarak hak temelli anlayış, toplumsal cinsiyet, çocuk ve insan hakları, engellilik, ayrımcılık, kapsayıcı eğitim konularında eğitimler almıştır. 2018 yılından bu yana Öğretmen Ağı Değişim Elçisidir. 2022 yılında Sabancı Üniversitesi'nin düzenlemiş olduğu Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği üzerine Mor Sertifika programını tamamlamıştır. Şu anda Çocuk haklarının yaygınlaştırılması konusunda Af Örgütü’nün çalışmalarına katılmaktadır.

©2021  blog.insanhaklariokulu.org.
Tüm hakları saklıdır.

web tasarım: mare.design

E-bültenimize abone olarak duyurularımızdan haberdar olabilirsiniz.

Yayınlanan yazıların içerikleri sadece yazarların sorumluluğu altındadır ve Hollanda Büyükelçiliği ve /veya KAGED’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.