Avrupa Birliği kanun yapıcıları ve düzenleyicileri Facebook, Twitter, Instagram ve YouTube gibi dijital platformları düzenlemek için hem bu mecraların algoritmalarının işleyişine ilişkin şeffaflığı zorunlu kılacak hem de saldırgan içeriğin kaldırılmasını kolaylaştıracak kapsamlı bir planı tamamlamak üzere.
Avrupa Parlamentosu’nun en büyük grubu olan Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı’nın Danimarkalı üyesi Christel Schaldemose, konuyla ilgili olarak “Düzenleme büyük bir etki yaratacak çünkü platformları düzenlemeye gerçekten başlıyoruz. Artık bu platformları veri paylaşımı için kullandıkları algoritmalardan sorumlu tutabileceğiz. Ayrıca, kullanıcı içeriklerinin kaldırılmasına ilişkin şeffaf mekanizmalar bulunmasını sağlayabileceğiz,” yorumunda bulunuyor. Avrupa Parlamentosu’nda raportörlük görevini sürdüren Schaldemose, kapsamlı Dijital Hizmetler Yasası’nın kabul edilmesine yönelik çalışmalara öncülük ediyor.
Yasa ilk olarak 2020 yılında, Avrupa Komisyonu Uygulayıcı Başkan Yardımcısı Margrethe Vestager tarafından sunulmuştu. Vestager, yasayı “Avrupa’yı dijital çağa uygun hale getirme yolculuğumuzda bir kilometre taşı” sözleriyle tanımlamıştı. Dijital Hizmetler Yasası’nın tamamlayıcısı niteliğindeki Dijital Piyasalar Yasası ise çevrimiçi ortamda adil rekabete ve piyasa gücü dinamiklerine odaklanıyor.
Dijital Hizmetler Yasası hakkında, AB düzenleyicileri ve Birliğin 27 üye ülkesi arasındaki istişareleri son aşamasında. Peki, yasa neden bu kadar önemli? Courthouse News Service, Kopenhag İnsan Hakları Enstitüsü’nde kıdemli araştırmacı olarak görev yapan ve uzun yıllardır teknoloji ve insan hakları üzerine çalışan Rikke Frank Jørgensen’e sordu.
Jørgensen, “Demokrasimizin, özel şirketlerin ortak dijital alanlarda vatandaşlar üzerinde kullanabilecekleri güce ilişkin kurallar getirmesi önemli. Yeni düzenleme, 2000 tarihli Elektronik Ticaret Yönergesi’ni güncelliyor. Bu çok yerinde bir gelişme çünkü büyük sosyal medya platformları kamusal tartışma alanı olarak inanılmaz etkiye sahipler,” diyor.
Jørgensen, dijital içerikle ilgili herhangi bir mevzuatta, doğru dengenin bulunmasının temel bir zorluk olduğu görüşünde. Bir yandan Facebook, Twitter ve Google gibi mecraların ifade özgürlüğü ve katılım alanları olması gerekiyor. Ancak bu platformlar aynı zamanda, şimdiye kadar kamuoyunun nispeten bihaber olduğu yollarla belirli ticari amaçlar ve sıralama amaçları doğrultusunda içerik hedeflemek ve dağıtmak için sofistike yapay zekâ uygulamaları kullanıyor.
Jørgensen, “Günümüzde ticari platformlar topluma siyasi, kültürel ve sosyal katılım gösterme becerilerimize ve haklarımıza etki ediyor. Tüm bunları yaparken de kişisel verilerimizden kazanç sağlıyorlar. Çoğu insan bu hizmetleri varsayılan iletişim seçeneği olarak kullanıyor ama şirketler insanları analiz ediyor ve fikirlerini hiç de şeffaf olmayan şekillerde manipüle ediyor,” diyor.
Jørgensen, sosyal medya platformlarını düzenlemenin doğaları gereği zor olduğunu belirtiyor. Haber kuruluşlarında çevrimiçi ortamda yayınlanan bütün haberlerin sorumluluğunu üstlenen bir genel yayın yönetmeni bulunurken Facebook ve benzeri platformlar kendilerini “açık topluluklar” olarak tanımlıyor. Bu platformlar esasen bilgi dağıtımcısı ve fikir şekillendiricisi işlevi görmelerine rağmen teknik olarak internet hizmeti sınıfına giriyor. Söz konusu mecralar, kategorik olarak çok sınırlı sorumlulukla çok büyük güç sunan “arada kalmışlar”dır.
Dijital Hizmetler Yasası, içeriği denetleyen ve ürün reklamı yapan tüm aktif hizmetleri kapsamına alarak bu durumu değiştirmeyi hedefliyor. Ancak Schaldemose’nin ekibi, yasanın yasadışı içeriği tanımlamadığının ve üye devletlerdeki cezai müeyyide kurallarını birbirine uyumlu hale getirmediğinin altını çiziyor. Bunun yerine, yasa, vatandaşların veya güvenilir işaretleyicilerin sorunlu vakaları bildirmeleri halinde geçerli olacak hukuki modus operandi’yi ortaya koyuyor.
Hizmet sağlayıcılar artık şikayetleri irdelemek ve zamanında yanıt vermek üzere bir dahili sistem geliştirmek zorundalar. Yasadışı olabilecek içeriği bildiren kullanıcıların, şikayetlerinin nasıl işlendiğine ve alınan karara ilişkin açıklama talep etme hakları bulunuyor. Ayrıca, her üye devletin, kullanıcıların, platformun yanıtından memnun kalmamaları halinde başvurabilecekleri bir dijital yetki makamı ataması gerekiyor.
En kötü durumda, ihlaller şirketlere yıllık gelirlerinin %6’sı oranında para cezasına mal olabilr ki bu herhangi bir dijital hizmet sağlayıcısını sürekli tetikte olmaya motive etmeye yetecek kadar büyük bir ceza anlamına geliyor. Facebook’un ana şirketi Meta, 2021 yılı için 117 milyar ABD doları gelir bildirdi. Google ise 257 milyar ABD doları kazandı.
Schaldemose’nin ofisinden yapılan açıklamada, Avrupa Komisyonu’nun, yasayı hizmetin karmaşıklığıyla birlikte sorumluluğun da arttığı bir asimetrik durum tespiti sistemi üzerine inşa ettiği belirtildi. Bu yaklaşımın bir sonucu olarak, örneğin bir kafenin müşterilerine Wi-Fi hizmeti sağlayan bir aracı web hizmet sağlayıcısı, bir sosyal medya platformuna kıyasla daha az düzenleyici kritere tabi olacak.
Zorunlu risk değerlendirmeleri, düzenlemenin diğer önemli ayağını oluşturuyor. AB artık algoritma ve yapay zekâ kullanımının toplumun genelini ya da bireysel kullanıcıların fiziksel ve ruhsal refahını nasıl olumsuz etkileyebileceğine dair yıllık değerlendirmeler yapılmasını zorunlu kılıyor.
Şirketlerden beden üzerindeki zararlı etkiler gibi farklı kategorilerdeki riskleri raporlamaları ve sonuçları yayınlamaları istenecek. Birçok büyük platform halihazırda dezenformasyon ve tehlikeli içerik taraması yapıyor olsa da daha önce sistematik bir mevzuat yürürlüğe konmamıştı.
Jørgensen, “Yeni kurallar yasadışı içerikle ilgili tüm sürece odaklanıyor,” diyor ve ekliyor: “Bunlar, ihtarnamenin nasıl olması gerektiğiyle, platformların nasıl bir yanıt vermesi gerektiğiyle, vatandaşların şikâyette bulunabilecekleri mecralarla, risk analizlerinin nasıl yapılması gerektiğiyle ve kontrol konusunda birincil sorumluluğun hangi makamlarda olduğuna ilişkin kurallar. Aynı zamanda şeffaflık ve algoritmik hesap verebilirlik meselelerine de değiniyorlar. Bu, çok büyük bir mevzuat çalışması.”
Bu makale yayımlandığı sırada yasayı istişare eden AB tarafları, yasaya, reşit olmayanlara yönelik pazarlama faaliyetlerinin yasaklanması gibi birtakım ilaveler yapılması meselesini tartışıyorlardı. Facebook çalışanı muhbir Francis Haugen’in ABD’li kanun yapıcılar önünde Instagram algoritmalarının 10 yaşındaki çocuklar üzerindeki bağımlılık yapıcı etkilerini eleştirmesinin ardından bu konudaki tartışmalar daha da yoğunlaştı.
Uzmanlar, özellikle yasanın geçirilmesi halihazırda Avrupa Birliği Konseyi dönem başkanlığını yürüten Fransa için gurur vesilesi olacağından, Avrupa Parlamentosu’nun Dijital Hizmetler Yasası’nı temmuz ayına kadar onaylamasını bekliyor.
Çev: Virtus Çeviri
BU YAZI DAHA ÖNCE Courthouse News SERVICE TARAFINDAN İNGİLİZCE OLARAK YAYIMLANMIŞTIR.
Danimarka’da yaşayan bir gazeteci ve yazardır. İskandinavya’da ve dışında siyaset, toplum, ekonomi ve kültür gibi konular üzerine muhabirlik yapmaktadır.
-
This author does not have any more posts.