İnsan Hakları Özen Yükümlülüğüne İlişkin Gelişmeler ve Düşünceler

İş dünyası ve insan hakları ilişkisine dayalı müktesebatın geçtiğimiz yıllarda hızla mesafe katetmesiyle birlikte Uluslararası İnsan Hakları Hukuku özel hukuk ilişkileri bakımından artan bir etkinlik alanı ve görünürlük kazanmaya başladı. İnsan hakları ihlallerine ilişkin birçok vakanın merkezinde kâr amacı güden ticari işletmelerin bulunduğu, ihlallere sebebiyet veren çok sayıda vakada idari makamlar ile şirketleri ayırmanın dahi mümkün olmadığı günümüz koşullarında şirketleri sorumlu tutan düzenlemeler için geç kalındığı dahi söylenebilir. Bu yazı okura iş dünyası ve insan hakları alanındaki güncel gelişmelere ve bu gelişmelerin dayandığı temel prensiplere dair bir fikir vermek üzere kaleme alınmıştır. Dolayısıyla, iş dünyası ve insan hakları ilişkisinin çok daha kapsamlı ve ayrıntılı olduğu, bu ilişkinin tüm unsurlarıyla bu kısa yazıda incelenmesinin mümkün olmadığı unutulmamalıdır.

 

2011 yılında John Ruggie tarafından hazırlanan Birleşmiş Milletler İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri (Rehber İlkeler) ile Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)[1] ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nün (OECD) belirlediği standartlar, iş dünyası ve insan hakları müktesebatının temel metinlerini oluşturmaktadır.[2] Bu metinler şirketlerin insan hakları özen yükümlülüklerinin[3] çerçevesinin belirlenmesine ışık tutsalar da uluslararası hukuk bakımından henüz hukuken bağlayıcılık kazanmış hukuk enstrümanları değildirler.

 

Ticari işletmelere yönelik hukuken bağlayıcı uluslararası bir sözleşme girişimi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’nin inisiyatifi ile kurulan Devletlerarası Çalışma Grubu önünde henüz hazırlık aşamasında bulunmaktadır. Tam adıyla “Uluslararası İnsan Hakları Hukukunda Ulusötesi Şirketlerin ve Diğer Ticari İşletmelerin Faaliyetlerini Düzenleyen Hukuken Bağlayıcı Sözleşmenin” üçüncü taslağı 24-28 Ekim 2022’de tekrar görüşülecektir.[4]

 

İnsan haklarını ihlal eden ve insan haklarını ihlal etmeyen şirket ayrımının, ülke mevzuatlarına insan hakları özen yükümlülüğünün de girmesiyle Fransa[5], Almanya[6] ve Norveç’te başladığını, Avrupa Birliği mevzuatının da bu yönde geliştiğini biliyoruz.[7] Bu gelişmelerin olumlu yanı, BM İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri’nde yer alan standartların artık ulusal mevzuatlar aracılığı ile hukuken bağlayıcı hale gelmesidir.

 

 

Hangi Ticari İşletmeler?

Halihazırda Türkiye’de özel bir yasa ile ticari işletmelerin insan hakları özen yükümlülüğü düzenlenmemişse[8] de insan hakları özen yükümlülüğüne ilişkin yasal düzenlemelere sahip ülkelerde merkezi bulunan şirketlerin Türkiye’deki operasyonları kapsamında insan hakları özen yükümlülüğü bulunmaktadır. Öte yandan, dolaylı olarak da olsa yurtdışındaki şirketlerin iştiraki konumunda olan veya tedarik zinciri içerisinde yer alan Türk şirketler ilgili şirket ile olan ticari ilişkileri sebebiyle kanunun uygulama alanı kapsamına dâhil olabilmektedir. Bu durum esasen hâkim şirket ile iştirak ve tedarikçi konumunda olan şirketlerin aralarında bulunan ticari ilişkiden kaynaklanmaktadır.

 

Yasal düzenlemeler belli bir ölçeğin üzerindeki şirketlere Rehber İlkeler’de yer alan yükümlülüklere ek, özelleşmiş sorumluluklar yüklemektedir. Söz konusu ek yükümlülükler sadece belli bir ölçeği aşan şirketler bakımından zorunludur. Şirketler arasında yerel mevzuatlarda ölçek bakımından böyle bir ayrım yapılması Rehber İlkeler’de tüm ticari işletmeler bakımından öngörülen yükümlülükleri elbette ortadan kaldırmamaktadır.

 

Bununla birlikte, örneğin, Almanya[9] ve Fransa’da[10] insan hakları özen yükümlülüğünü düzenleyen ilgili yasalarda yükümlü şirketlerin çalışan sayısı bakımından sınırlandırılmış olması birçok şirketi yasa kapsamında öngörülen ek yükümlülüklerden muaf tutmaktadır. Yasal düzenlemelerin Rehber İlkeler’de öngörülenin aksine bütün şirketleri kapsayıp kapsamadığı konusundaki belirsizlik sivil toplum örgütlerinin artan eleştirilerine neden olmaktadır.

 

Uygulamada yönetim yapılarında da birçok değişikliği gerektiren, iç raporlamalar ve operasyonel destek ihtiyacı doğuracak tüm bu denetime küçük bir işletmenin tabi tutulması birçok açıdan mümkün olmayacaktır. Bu nedenle, insan hakları özen yükümlülüğüne ilişkin yasal düzenlemelerde sorumlu şirketlerin ölçek bakımından bazı sınırlamalara tabi tutuluyor olması belli bir düzeye kadar anlayışla karşılanabilir. Ancak, Rehber İlkeler’e uygun olarak insan hakları özen yükümlülüğüne ilişkin yasal düzenlemelerin tüm ticari işletmeleri kapsayacak ve belli kriterlere göre kademeli ek yükümlülükler öngörecek şekilde hazırlanması ve yorumlanması gereklidir.

 

 

Özen Yükümlülüğünün Kapsamı

İş dünyası ve insan hakları müktesebatının gelişmesiyle birlikte şirketlerin insan hakları özen yükümlülüğü artık doğrudan hukuki sonuçlar doğuracak hale gelmektedir.[11] Bu noktada birçok ülkede yürürlüğe giren insan hakları özen yükümlülüğüne ilişkin yasalar temelde (1) insan hakları ihlallerine sebebiyet verme ihtimali bulunan risklerin değerlendirilmesi, (2) insan hakları etki değerlendirmesi yapılması, (3) eylem planı hazırlanarak belirlenen önleyici tedbirlerin alınması, (4) insan hakları yönergesi hazırlanması, (5) olası ihlallere yönelik telafi mekanizmaları oluşturulması gibi bir dizi operasyonel yükümlülükler getirmektedir.

 

Risk değerlendirmeleri kapsamında şirketlerin işe alım sürecinden başlamak üzere çalışma koşullarının, tedarik zinciri veya üretim sürecinden kaynaklı insan hakları ihlaline sebep olabilecek risklerin tespit edilmesi gereklidir. Faaliyet gösterilen sektörün ve ülkenin kendine özgü koşullarından kaynaklanan risklerin de birer faktör olduğunu unutmamak gerekmektedir. Şirketlerin insan hakları özen yükümlülüğü çalışmalarını faaliyet gösterilen ülkenin veya sektörün içinde bulunduğu koşulları, siyasi, sosyal ve kültürel faktörleri dikkate alarak yürütmesi büyük önem taşımaktadır.

 

Şirketlerin sağladığı çalışma koşulları, çevresel konulardaki etkileri, tedarik zincirleri,[12] üretim, pazarlama, reklam ve satış süreçlerini ve bunlarla sınırlı olmayan diğer tüm faaliyetlerini insan haklarına uygun bir şekilde yürütmemesi, hukuki sorumluluklarına başvurulabilmesine imkân tanır hale gelmiştir. Dolayısıyla, özen yükümlülüğü gereği şirketler hukuki sorumluluklarına başvurulmasını engellemek üzere gerekli denetim ve raporlama çalışmalarını yürüterek insan haklarına uygun bir şekilde faaliyet gösterdiklerini kanıtlamak durumundadırlar.

 

Bu kapsamda insan hakları özen yükümlülüğüne ilişkin yasal düzenlemelerde şirketlerin hak ihlallerine yönelik risklerini belirlemeleri, risklerin meydana gelmesini önlemek üzere riskin yakınlığını da dikkate alarak gerekli müdahaleleri önem sırasına göre tespit etmeleri ve söz konusu risklere yönelik izleme yaparak risklerin gerçekleşip ihlale sebebiyet vermesini engellemek üzere etkili eylem planları hazırlamaları öngörülmektedir. Burada önemli olan risklere karşı alınacak tedbirleri içeren eylem planlarının birer formaliteye dönüşmemesi ve etkili olmalarının sağlanması için gerekli önlemlerin alınmasıdır.

 

Ayrıca, yürütülmesi gereken insan hakları özen yükümlülüğü çalışmalarının tek sefere mahsus çalışmalar olmaması gereklidir. İnsan hakları özen yükümlülüğü koşulları değişen ve bu nedenle devam eden incelemelere muhtaç olan dinamik bir süreci gerektirmektedir. Bu bakımdan, özen yükümlülüğünün yerine getirilmesi amacıyla yürütülen çalışmalar bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Bir kereye mahsus olarak yapılan bir denetimin, risk analizinin, etki değerlendirmesinin veya yayınlanan bir raporun şirketlerin hukuki sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı açıktır.

 

İnsan hakları etki değerlendirmesi şirket faaliyetlerinde insan hakları ihlallerine ilişkin doğrudan iddiaların araştırılması ve soruşturulması, şirket faaliyetlerinin olası mağdurlara etkisinin veri toplama yoluyla belirlenmesi, şirketin mevcut politikaları, yönetim sistemleri ve uygulamaları arasındaki uyumsuzlukların belirlenmesini içermektedir.

 

İnsan hakları yönergesinin oluşturulması, şirketin devam eden faaliyetlerinde takip edeceği bir insan hakları politikası olması bakımından anlamlıdır. İnsan hakları yönergesi, çocuk işçilerin çalıştırılmayacağına ilişkin taahhütlerden şirketlerin tedarikçilerinin ve bağlı şirketlerinin davranış politikalarının belirlenmesine, faaliyet konusuna bağlı olarak sektörün özel zorluklarının ne şekilde insan haklarına uyumlu olarak giderileceğini içeren bir taahhütler metni olarak düşünülebilir.

 

Ticari işletmelerin faaliyetlerinin, ilgili beyanlarının, politikalarının, yürüttükleri denetim faaliyetlerinin, etki değerlendirme veya yıllık faaliyet raporları gibi çalışmaların kamu ile paylaşılması insan hakları özen yükümlülüğü çalışmalarının şeffaf hale getirilmesine imkân tanır. Söz konusu çalışmalarda soyut açıklamaların ötesinde ne şekilde insan haklarına uygun faaliyet gösterildiğinin somut olarak ortaya koyulması büyük önem taşımaktadır. Nitekim, hak temelli bir anlayış bunu gerektirmektedir.

 

Kabul edilen yasal düzenlemeler tam anlamıyla Rehber İlkeler’e uygun olmasa dahi iş dünyası ve insan hakları prensiplerinin ulusal mevzuatlarda yer bulması itibariyle gelinen noktanın umut vadedici olduğu açıktır. İlerleyen yıllarda denetime tabi tutulan şirketlerin sayısının artacağını, her ölçekte şirket için farklı yükümlülükler öngörüleceğini ve kapsamın daralmak yerine genişleyeceğini öngörmek mümkündür.

 

İnsan haklarının korunması açısından olumlu olan tüm bu gelişmelerin gerekli şeffaflık sağlanmaksızın ilgili evrakların istenen idari kuruma temininden ibaret kalmamasını, insan hakları temelli bir yaklaşımı benimseyen ticari işletmelerin sayısının artmasını, insan hakları özen yükümlülüğünün denetimi sürecinin hak temelli bir yaklaşımla iş yapan şirketlerin desteklendiği bir sürece dönüşmesini umarız.

 

[1]    International Labour Organization, (2017), “Tripartite Declaration of Principles concerning Multinational Enterprises and Social Policy”, https://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/—ed_emp/—emp_ent/—multi/documents/publication/wcms_094386.pdf, [Erişim Tarihi, Ekim 2022].

[2]    OECD, (2011) “OECD Guidelines for Multinational Enterprises”, OECD Publishing, https://www.oecd.org/daf/inv/mne/48004323.pdf, [Erişim Tarihi, Ekim 2022].

[3]    İnsan Hakları Özen Yükümlüğü, İngilizce literatürde Human Rights Due Diligence ile karşılanmaktadır.

[4]    Business and Human Rights Resource Center (2022) “8th Session of the UN Intergovernment Working Group on a proposed treaty on business and human rights (24-28 Oct 2022)”, https://www.business-humanrights.org/en/big-issues/binding-treaty/, [Erişim Tarihi, Ekim 2022].

[5]    Légifrance (2017) “LOI n° 2017-399 du 27 mars 2017 relative au devoir de vigilance des sociétés mères et des entreprises donneuses d’ordr (Ana Şirketler ve Yükleniciler İçin Özen Yükümlülüğüne İlişkin Yasa), https://www.legifrance.gouv.fr/loda/id/JORFTEXT000034290626/, [Erişim Tarihi, Ekim 2022].

[6]    Krajewski, M., Tonstad, K., ve Wohltmann, F. (2021) “Mandatory Human Rights Due Diligence in Germany and Norway: Stepping, or Striding, in the Same Direction?”, Business and Human Rights Journal, 6(3), 550-558; Lovdata (2021) “Act relating to enterprises’ transparency and work on fundamental human rights and decent working conditions (Transparency Act)”, https://lovdata.no/dokument/NLE/lov/2021-06-18-99, [Erişim Tarihi, Ekim 2022];  Robert Grabosch (2021) “The Supply Chain and Due Diligince Act”, https://library.fes.de/pdf-files/iez/18755.pdf, Fredrich Ebert Stiftung, [Erişim Tarihi, Ekim 2022 ].

[7]    The Danish Institute for Human Rights (2022) Legislating for Impact Analysis of the Proposed EU Corporate Sustainability Due Diligence Directive,
https://www.humanrights.dk/sites/humanrights.dk/files/media/document/Legislating%20for%20impact%20-%20analysis%20of%20the%20proposed%20EU%20corporate%20sustainability%20due%20diligence%20directive.pdf, [Erişim Tarihi, Ekim 2022]; ayrıca bkz. European Parliamentary Research Service (2020) “Towards a mandatory EU system of due diligence for supply chains, European Parliamentary Research Service”, https://www.europarl.europa.eu/RegData/etudes/BRIE/2020/659299/EPRS_BRI(2020)659299_EN.pdf, [Erişim Tarihi, Ekim 2022].

[8]    Her ne kadar bir mevzuat hazırlığı bulunmamakta ise de Türkiye’nin 2021 tarihli İnsan Hakları Eylem Planı’nda BM İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri hakkında farkındalık arttırıcı faaliyetlerin düzenlenmesi hedef olarak gösterilmiştir. Bkz. Adalet Bakanlığı, “İnsan Hakları Eylem Planı”, 03.04.2021, sf. 111, https://insanhaklarieylemplani.adalet.gov.tr/.

[9]    Krajewski vd., agm ve Sebastian Runz (2021) “Overview of the German Supply Chain Due Diligence Act”, https://www.taylorwessing.com/en/insights-and-events/insights/2021/07/overview-of-the-german-supply-chain-due-diligence-act, [Erişim Tarihi, Ekim 2022].

[10]   Cerrahoğlu, A. (2022) Fransa Örneğinde Birleşmiş Milletler İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri’nin Uygulaması, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Bilgi Üniversitesi, Lisansüstü Programlar Enstitüsü, s.11.

[11]   Halihazırda insan hakları ihlallerine sebebiyet veren birçok şirket insan hakları hukukuna aykırı faaliyet göstermesi sebebiyle doğrudan yaptırım adı altına olmasa dahi yürürlükteki mevzuat gereği çeşitli yaptırımlara tabi tutulabiliyor. Ancak, söz konusu düzenlemelerin Rehber İlkeler’de öngörülen prensiplere uygunluğu tartışmalıdır.

[12]   Üzerinde durulması gereken bir diğer konu ise şirketlerin faaliyetlerinin insan haklarına uygun yürütülmemesinden sorumlu kabul edilebileceği tedarik zincirinin kapsamıdır. Tedarik zincirinin yalnız şirketin ürün ya da hizmet alımı yaptığı doğrudan tedarikçileri olarak değil ilk üreticiden son tüketiciye kadar tüm tedarik zincirini kapsayacak şekilde anlaşılması hak temelli bir yaklaşımın gerekliliğidir. Uygulamada, hak temelli bir yaklaşımı karşılamak üzerine belirlenebilecek kriterler hakkında bir değerlendirme için bkz.   Van Ho, Tara (2021) “Defining the Relationships: “Cause, Contribute, and Directly Linked to” in the UN Guiding Principles on Business and Human Rights”, Human Rights Quarterly, 43 (4): 625-658. Ayrıca, şirketlerin kozmetik ve sadece görünürde insan hakları özen yükümlülüğü çalışmaları yürütmelerine yönelik eleştirel bir bakış için bkz. Landau, Ingrid (2019) “Human Rights Due Diligence and the Risk of Cosmetic Compliance”, Melbourne Journal of International Law, 20(1): 221-247.

Avukat, İnsan Hakları Hukukçusu. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 2014 yılında mezun oldu. Leiden Üniversitesi’nde uluslararası insan hakları hukuku yüksek lisansı yaptı. Sonrasında stajyer hukukçu olarak Birleşmiş Milletler Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi, MICT ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde çalıştı. Ankara’da İnsan Hakları Ortak Platformu’nun Adalete Erişim ve Çevre projelerinde danışmanlık yaptı. Mersin’de Evrensel Haklar için Hukukçular Derneği’ni koordine ediyor, avukatlık yapıyor ve insan hakları alanında hukuki danışmanlık hizmeti veriyor.

Avukat, İnsan Hakları Hukukçusu. Koç Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Yüksek Lisansı Programını tamamladı. Yüksek lisans tezini Fransa Örneğinde Birleşmiş Milletler İş Dünyası ve İnsan Hakları Rehber İlkeleri’nin Uygulaması üzerine hazırladı. Mesleki faaliyetleri ile birlikte İş Dünyası ve İnsan Hakları alanında doktora çalışmalarına devam etmektedir.

©2021  blog.insanhaklariokulu.org.
Tüm hakları saklıdır.

web tasarım: mare.design

E-bültenimize abone olarak duyurularımızdan haberdar olabilirsiniz.

Yayınlanan yazıların içerikleri sadece yazarların sorumluluğu altındadır ve Hollanda Büyükelçiliği ve /veya KAGED’in görüşlerini yansıtmak zorunda değildir.